Abdullah Tanyolaç

21 Mayıs 2021 Antalya, 22 Ocak 2024 Almanya

Yayımlanma Tarihi

23 Ocak, 2024

Düzenlenme Tarihi

23 Ocak, 2024

Yazar Profili

İnsanoğlu, dün bugün yarın diyerek kuş misali uçmakta! Zamanın su gibi aktığını da biliyor...

Ekonomimizde S.O.S sirenlerini duyuyoruz. Sade ya da soslu yenen döner misali ömürlerimizi tüketiyoruz.

Hoş bir sada olarak kullandım.. Lezzetle döner yemek de anılarda kaldı. Lokantada çorba içmek bile zor artık günümüzde...

2021 yılının mayıs ayında yazdığım bir yazı ile başlayacağım köşe yazıma...

O günler bugünlere benziyor mu? Takdiri sizlere bırakıyorum. Birçoğunuzun sıkıntının çok büyüdüğünü dillendireceğini de umuyorum.

2021'de savaşın çirkin ve kanlı yüzü etkilemişti beni. İnsanların suratsızlığına da üzülmüştüm.

Ve yazmıştım...

"Filistin Filistin olalı, hiç Türkiye'nin yanında olmamış diye ahkâm kesiyoruz. Nankör bunlar, beter olsunlar diye de bağırıyoruz...

İnsan olma, insanca yaşama, insan kalabilme gibi erdemlere bağlı olarak yaşam sürdüren "varlık" sayısı artık çok çok azaldı yeryüzünde!

Bombalar bırakılıyor yerleşim bölgelerinin üzerine... Koca binalar yanıyor ve yıkılıyor, şehirler yoğun dumanlar ve toz bulutları içerisinde. Doğa da, tarihi doku da yerlebir oluyor, yok ediliyor...

Yüzlerce can katlediliyor, binlerce insan onarılmaz yaralar alıyor.

Dünya izliyor...

Bir baba yıkılan evin enkazından çıkarttığı yavrusunun bedenini, yüzünü saçlarını okşayarak toprağa bırakıyor. Anneler, her yaştan çocuklar, yaralılar, şaşkınlar sadece hıçkırarak ağlıyorlar... Canı yanan da can yakıyor, can alıyor.

Sonra ne oluyor!?

Hedefe iki taraf da ulaşmış ki "geçici ateşkes sağlandı" alt yazısını geçiriyor tv kanalları.

Müjde! Birkaç gün çocuklar, canlılar ölmeyecek, analar, babalar ağlamayacak... Katiller, çay ve ihtiyaç molası verdiler anlayacağınız. Silahlarını temizleyip, tekrar doldurup bir müddet sonra verilecek ATEŞŞ emrini bekleyecekler...

Dünya bu!

Peki ülkemizde neler oluyor!!!

İkizdere'den seçimlerde çıkan oyu biliyor musunuz diye başlıyoruz. Şimdi ağlıyorlar, o zaman mutluydunuz ya!

Diye devam ediyoruz... Beter olun diye de haykırıyoruz.

Ağlayan İkizdereli kadına "oh olsun" çekiyoruz.

Yahu! Çevre bir daha geri gelmemek üzere gidiyor, yaşamımız elimizden kayıyor...

Sonra ne oluyor?! İkizdere'nin derdine ortak olmak için oraya giden, İkizdere'nin katline dur diyenlere omuz vermek isteyen bir siyasetçiye "katli vaciptir" yaftası asılıyor... Pek yakında gösterime girecek büyük büyük kavgaların küçücük bir sahnesi yaşanıyor, yaşatılıyor İkizdere'de.

Türkiye'nin yeni doğal gaz ve petrol rezervlerinin müjdeli duyurularının yapıldığı saatte benzin ve motorine ötv düzenlemesi gerçekleştiriliyor...

Yine alt yazı geçerken haberdar oluyoruz zamdan... Çarşı, pazar alev alev yanıyor... Din ve devlet işleri nasıl karıştı ise, hükümet icraatlarıyla mafyavari ilişkilerin de sarmal hale geldiği ile ilgili bilgileri gümbür gümbür bağırıyorlar, okuyor, dinliyoruz. Çirk gibi akıyor gazete sayfalarına, tv'lere. Üzerine de yazıp konuşuyor herkes...

İşte o an yine bir alt yazı daha geçiyor ve Türkiye'mizin belâlardan kurtuluşunun simgesi olan ifadeleri işitip gururlanıyoruz.

Ohhh be şükürler olsun diyoruz... Batman'da askeri birliğe maket uçaklarla saldırı girişiminde bulunan bölücü örgüte ağır darbe vuruldu. Saldırılar havada imha edildi. Suriye bölge sorumlusu etkisiz hale getirildi. Diyor ki, daha arkası da gelecek...

Bir diğer büyük örgütün önemli bir üyesinin yakalandığını veriyor sunucu son dakika haberi olarak... Oturumlar bu konuları ballandıran ve sulandıranların işgalinde! Bekleyin biraz daha pek yakında neleri açıklayacağız deniyor. Göbek atıyor ve her derdi unutuyoruz. Falan filan falan, filan falan... Bir altyazıda ben yazayım o zaman...

Dünya'da ve ülkemizde talan devam ediyor talan... Konuşulanlar da hep yalan, hep yalan...

Saygı ve sevgilerimi yolluyorum Antalya'dan..."

Bu yazımı yaklaşık üç yıl önce kaleme almışım. Azıcık günümüz örnekleri ile devam ederek yazımı bitirmek isterim. Değişen birşey var mı? Çoook dediğinizi duyar gibiyim.

6 Şubat tarihinde yaşanan ülkeyi elsiz kolsuz, kör, dilsiz, sağır etmesinin yanında kahreden öldüren cansız hale getiren depremleri yaşadık. Gerçekten mahvetti bizi... Elbirliğiyle yaraları sarmaya çalıştık. Seferberlik hali yaşandı adeta.

Sonra bir büyük seçimi yaşadı ülkemiz. Ayrışarak ayrıştırarak. Ötekileştirme gerçeğine uygun bağırış çığırışlarla bitirdik... Seçen, seçti seçeceğini. Belirledi geleceğini...

Araya deprem şehirlerinden gelen seçim sonuçlarını sokuşturduk. Ayrışmaları bir defa daha yaşadık. Üzülmeyi bıraktık. Neredeyse acı yaşayan ve kendi tercihini kullananlara, bunu hakettiniz, beter olun deme noktasına taşıdık fanatizmimizi. Orman Yangınlarını da anlatırsam içimiz aydınlanmayacağına göre!!!..

Dünya ve Türkiye'nin sorunları, birike birike patlamaya hazır yığınlar haline mi geliyor yoksa? Bana; "Hadi canım sende, abartıyorsun" diyebilir misiniz!!!

Filistin 2021'i bile aramakta mı? Taş üstünde taşı bırak, çocuk ve kadın başta olmak üzere canlı kalmadı. Kentler yok artık diyenler yalan mı söylüyor yoksa? Alevler ve dumanlar yükselen savaş alanlarının görüntüleri uydurma haberler mi?

Dünya ikircikli haliyle lay lay lom çekmiyor mu? Rusya Ukrayna savaşı hala devam etmiyor mu? Oralarda yaşam eski günlerdeki gibi mi? Çocuklar yaşıyor mu, koşuyor oynuyorlar mı? "Umutlar filizlendi, yeşerdi. Yaşam artık harika" diyebilecek durumda mıyız? Daha kötüye gitmiyor mu herşey!

Maalesef dünyanın büyük küçük her ülkesi çalkantıya gebe... Bizimkilere de bu sorunlarla yaşamak yeni olanaklar sağladı şüphesiz!

Elle dille efelenme egzersizleri yapmalarına imkan tanıyor. Kendi tribünlerine karşı kullanıyor ve safları sıklaştırmak için malzeme çıkarıyorlar. "Artık ülkemiz sınırları içerisinde terörist kalmadı" diyenleri hatırlıyoruz. Gerçekten hiç yoook... Çoook eskilerde kaldı mertçe işlenen cinayetler...

Yakında ayakkabı numaralarına kadar bildiğimiz canileri de vuracağız. Topraklarımızda ayakkabılarını bırakıp giden leş kargaları Kuzey Irak'ta ellerimizle oluşturduğumuz kontrollü bölgede çıplak ayaklarıyla, Mehmetçiklerimizi şehit ettiler. Biliyoruz hiçbir şehidimizin kanı yerde kalmayacak...

Şehitler ölmeyecek... Vatanımız da bölünmeyecek...

İlginç ama bir gerçekle daha yüzleşiyoruz. Son aylarda ülkenin her yerinden yerli yabancı çeteler fışkırıyor. Buluşma merkezi olmuşuz meğer! O tehditlerde geçecek. Baskınlarda, her nevi pisliği üreten, türlü türlü çirkefliği yapan binlerce mafya bozuntusu da yakayı ele verecek...

Yaşıyoruz ve görüyoruz değil mi? Huzur içinde 2024 mahalli idareler seçimlerine doğru yol almaktayız. Ahh! Bir de şu adayları gürültü patırtı olmadan belirleyebilsek... Bitecek o günlerde geçecek... Sağlıklı ve huzurlu bir şekilde o günlere kavuşalım...

Tam seçime giderken uzaya çıkmayı da başaran Türk insanı tatsız tuzsuz olaylar yaşamamalı. Gerginlikler de sona ermeli... Kolay değil dünyaya uzaydan bakan bir ülke konumundayız artık! Pek yakında Mars'a insan taşırsak şaşırmam!!!

Yeşil alanları koruyoruz. Nükleer santralları yapmıyor, yaptırtmıyoruz... Allah var çalışanından emeklisine maaşlar da zamlandı... Piyasalar da denetleniyor...

Futbolumuz için bir tek kötü kelime yazmayacağım. Onur mücadelemizi alkışlıyorum çünkü!

Cumhuriyetimizin 100.yılında en meşhur kupa maçımızı arap topraklarında oynatmadık. Dünyanın her kapısı, adı farketmiyor yeşil ya da mor sermaye ile açılıyor...

Olağanüstü gelir getirici bu maçı tüm değerlerimizi yok sayarak ve "içtim şarabı, giydim çorabı, öptüm arabı" türküsü ile oynatıverseydik diyenlere rağmen oynamadık.

Daha gurur verici ne olabilirdi ki!

Güzel günlere ulaşalım.

Sağlıklı ve esen kalın...